özgür irade etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
özgür irade etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Kasım 2014 Çarşamba

Beyin Anatomisinin İmplikasyonları: Bizler robot muyuz?

Size bazı sorular sormak istiyorum:

1. Bir poker oyununda, kaybetme ihtimalinizin çok olmasına rağmen risk alıp oyuna devam etmeyi seçmek (kazancı da yüksek olacağı için) bir özgür irade gerektiren davranış mıdır?

2. En sevdiğiniz yemeğin brokoli olması özgür bir seçim midir?

3. Ani bir karar ile işinizden ayrılıp, eşinizi boşayıp bir hayat kadınıyla evlenerek paranızı onunla çarçur etmek bir özgür seçim midir?

4. Arzularınıza karşı kendinizi frenlemek, irade göstermek, dürtüleriniz ile başetmek kişiliksel bir olgu mudur?

5. Şiddet gösterme eğilimli olmanız karakteriniz ve özgür iradenizin bir sonucu mudur?

Yine benzer şekilde olaylar arasında nedensellik ilişkileri kurmanız, paralel düşünme yeteneğiniz, matematik veya müzikteki başarınız, hafızanız vb. tamamen beyin anatominizin bir ürünü müdür yoksa işin içinde başka birşeyler de var mıdır?

Şu sıralar beynin gelişimi ile ilgili bir kitap okuyorum. Ve ne zaman beyin ile ilgili bu tip şeyler okusam aklımda ister istemez bir çeşit “robot” olduğumuz fikri beliriyor.

Üstte sorduğum tüm soruların cevapları tamamen beyin anatominiz ile ilgili. Beyninizin hangi bölgesinin ne şekilde yapısallaştığı, ne kadar geliştiği ile ilgili. En azından okuduğum kitapların ima ettiği bu.

Cevaplar şu şekilde:

1. Ergenlik çağına gelen insanlarda beynin subkortikal alanları henüz gelişmemiştir. Bu alanı gelişmeyen ergen gençler “davranışlarının sonuçlarını hafife alma” eğilimine sahiptir. Dolayısıyla daha fazla risk alırlar. Ayrıca frontal korteksleri de yetişkinler kadar olgunlaşmadığından dürtülere karşı kendilerini kontrol etme, duygularını bastırma vb. yürütme işlevleri de yetişkinlere göre zayıftır.

2. Bebekliğinde şekerli mamalar yerine soya ya da hidrotaz içerikli, daha acımsı mamalar ile beslenen bebeklerin brokoli ve benzeri sebze yemeklerini sevme eğilimleri normal mama ile beslenenlere göre çok daha fazladır. Hatta yapılan testlerde bu bebeklerin büyüdüklerinde çeşitli alternatifler sunulduğunda brokoliyi tercih ettikleri görülmüştür.

3. Beynin tutarlı kararlar almanızdan sorumlu bir bölgesi de vardır. Bu bölgesi hasara uğramış kişilerde 3.soruda belirtilen davranışları ya da benzerlerini sergileyen vakalar gözlenmiştir. Tedavi olduklarında ise tutarlı kararlar almaya başlayarak, normal bir yaşam sürmeye başlamışlardır.

4. Çocuklarda 4. yaşından itibaren beynin irade kontrolü ile ilgili kısmı gelişmeye başlar. Yani isteklerinize karşı gösterdiğiniz irade de beyin anatominiz ile ilgilidir.

5. A.B.D de yaşanan bir vakada, daha önce hiçbir suça karışmamış, şiddet eğilimi olmayan bir beyaz yakalı şahıs bir gün bir gökdelenin tepesine çıkarak 13 kişiyi taramalı tüfek ile öldürmüştür. Öldürdükleri arasında çocuklar da vardır. Bu kişi olay sonrasında polis tarafından vurularak öldürülmüştür. Daha sonra kişinin günlükleri incelenmiş, günlüklerinde içinde büyüyen bastıramadığı bir şiddet arzusu olduğundan bahsettiği ve öldükten sonra beynine bakılmasını istediğini belirtmiştir. İsteği doğrultusunda beyni incelendiğinde, şiddet ile ilgili eylemlerden sorumlu amigdala bölgesinde bir tümör olduğu, bu tümörün amigdalaya baskı yaparak sıkıştırdığı görülmüştür.

Yani bu bilgiler ışığında “benim karakterim, benim kararım, benim seçimim, sevdiğim yemek, sevdiğim müzik” vb. dediğiniz her şey aslında beyninizdeki nöronların ne şekilde geliştiği, ve ne tip bağlantılar oluşturduğu ile ilgili gibi görünüyor.

Kendi kararınız olarak nitelediğin şey bebeklikte yaşadığınız bir takım deneyimlere bağlı olarak birbirleri ie bağlantılar oluşturan nöronların aktivitelerinden başka bir şey değil gibi.

Bir bebek doğduğunda bir yetişkinden çok daha fazla sayıda nöron hücresine sahiptir. Bebek çeşitli deneyimler yaşadıkça örneğin görsel, işitsel, dokunmak vb. beynindeki nöronların bazıları birbirleri ile sinaps adı verilen bağlantılar oluşturmaya başlar. Kullanılmayan nöronlar ise zamanla ölür. Sinapslar bebek büyüdükçe sağlam ve kalıcı bir yapıya kavuşur.
Bebeğin anadilini daha kolay anlamasını ve konuşmasını sağlayan sinapslardan, anne karnındayken annesinin izlediği dizinin müziğini sevmesine yol açan sinapslara kadar pek çok sinaps gelişir. Bunun yanısıra 3.aydan itibaren insan beyninin olaylar arasında ilişki ve nedensellik bağı kurmasını sağlayan bir kısmı gelişir. 3 aydan küçük bebeklerin önünden top atsanız topun nereden geldiğine ya da nereye gittiğine bakmayacaktır. 3 aydan sonra takibe başlarlar.

Buradan yapılacak bir çıkarım da çocukluğundan itibaren din ile ilgili, inanç ile ilgili, sevap, günah, cennet-cehennem vb. tarzı bilgilere maruz kalan çocukların beyinlerindeki ilgili kısımlardan da bu inançlara uygun şekilde yapısallaştığıdır. Yani çocukluğundan itibaren bir şeye inandırılarak yetişmiş kişilerin beyinlerindeki yapısal vaziyetten dolayı belki onları aksi bir fikre inandırmak imkansızdır.

Özetle bebeklikten itibaren yaşadığımız deneyimler ile şekillenen beyin mimarimiz aldığımız kararlardan, zevklerimize; asabiyetimizden, tutarlılığımıza kadar sorumludur. Dolayısıyla şu soru doğar: gerçekten özgür irade var mıdır?

13 Temmuz 2014 Pazar

Özgür irade var mı? Beyinsel bir deney...

İnsanın özgür iradesi ile ilgili olarak sıradışı sonuçlar veren bazı bulgular vardır. Birazdan okuyacağınız test de aslında insanın özgür iradesi yok mu gibi bir soru doğurmaktadır. Libet ve Feinstein adlı iki bilimadamı bir dokunma refleksi deneyi esnasında deneğin derisinden beynine giden elektrik sinyalinin süresini ölçmek istedi. Aynı zamanda deneğe dokunulduğunu hissettiği anda bir düğmeye basması söylendi. Libet ve Feinstein beynin dokunma hissini dokunma olayı gerçekleştikten 0.0001 saniye sonra, deneğin ise düğmeye 0.1 saniye sonra bastığını tespit etti. Ancak çok ilginç bir şekilde denek, dokunma olayını ve düğmeye basışını ancak 0.5 saniye sonra bilinçli olarak kavrayabiliyor ya da idrak ediyordu. Deneğin bilinci, yarıştaki yavaş adam idi. Daha ilginci ise testi gerçekleştiren deneklerden hiçbiri aslında düğmeye basmayı ilk önce sağlayanın bilinçaltları olduğunu ve kendi bilinçlerinin düğmeye basmaya daha sonra karar verdiğini farketmemişti. Garip bir şekilde beyinleri olayı bilinçli olarak kontrol ettikleri yanılgısı yaratıyordu. Bu bazı araştırmacıları “acaba özgür irade bir ilizyon mu” sorusunu sormaya itti. Sonraki başka çalışmalar gösterdi ki bir parmağımızı kaldırmak gibi bir kasımızı hareket ettirmeye karar vermemizden 1,5 saniye önce beynimiz bu hareketi gerçekleştirmeyi sağlayacak gerekli sinyalleri zaten üretmeye başlamış oluyordu. Ve yine aynı soru ortaya çıkıyordu, kararı veren bilinç mi idi, bilinçaltı mı?

Bu deney insan zekası ile ilgili olarak gizli bir karmaşıklığı ortaya çıkarır çünkü işin doğrusu bizim iki aklımız vardır ya da iki biçimde ortaya çıkan bir aklımız. Gerçek aklımız r=0 alanında yer alır ki bu uzay ve zamanın dışındadır ve bu zeka bize daha çok rüyalarımızda belirir. “Bilinçli zeka”mız dediğimizde ise boyutsal bir dönüştürücüden süzülen r=0 zekasından bahsediyoruzdur, böylelikle r>0 alanında kullanıma uygun hale gelen bir zekadan. r>0 alanındaki düşüncelerimize bir uzay ve zaman kavrayışı koymak zorundayızdır, fiziksel dünyada yerelleştirilmelidir düşüncelerimiz: r=0 düşünceleri r>0 şekline dönüştürülmelidir.


Bu bilgiler ışığında Libet’in deneyini şu şekilde açıklayabiliriz:
Beyin ilk dokunma hissini ya da dürtüsünü kaydeder. Bu eş zamanlı olarak r=0 alanındaki zeka tarafından da algılanır. Bu zeka düğmeye basmaya karar verir ve uygun kaslara hareket sinyallerini gönderir. Bununla beraber bu karar r>0 alanındaki bilinçli düşünceye de dönüştürülmelidir. Tıpkı dijital TV sinyalleri işlenirken ortaya çıkan gecikme gibi bu dönüştürme işleminde bir gecikme olur. Beyin, r=0 zekasının sinyallerini dönüştüren yazılım gibidir.  Yani, r=0 zekamız eşzamanlı bir karar almasına rağmen bu karara uzay-zamanlı r>0 içeriği eklenene kadar bu karardan bilinçli olarak haberdar olamayız.

Sonuç olarak bir kez daha r>=0 paradigması bilimsel paradigma için tamamen karmaşa haline gelebilecek bir konuya düzgün bir açıklama getirebilmiştir.



Not: r>=0 paradigması ile ilgili bilgi sahibi olmak isteyenler buraya tıklayarak bilgi edinebilir.