20 Aralık 2014 Cumartesi

Yıldızlararası (Interstellar) Filmine Dair...



Uçsuz bucaksız kainatın bir köşesinde yer alan galaksimizdeki sıradan bir yıldızın çevresinde dönüp duran masmavi bir gezegende başlayan insanlığın hikayesi heyecan verici. Binlerce yıl önceki atalarımız elektriğin, ateşin, hatta konuşacak bir dilin bile olmadığı, çeşit çeşit tehlikeyle dolu bu gezegende bir hikayeye başladılar. Önce çevrelerini, sonra kıtaları, sonra gezegeni keşfettiler. Şimdi uzayı keşfetmenin peşindeyiz. Belki de insanlık tüm olasılıklara rağmen evrendeki tek zeki yasam biçimidir, bu evrenin gizemlerini çözebilecek tek kahramandır. Kainatın hikayesinde insanın yok olması yarıda kalan film gibi olur, giriş gelişmesi olup da sonu yazılmamış roman gibi.. Kendi varlığının ve gizemlerinin farkına varacak birileri olmadan dönsün dursun gezegenler, patlayıp dursun yıldızlar. İste ateizmin mantıklı bulmadığım tarafı bu. Bilinçli zekânın ortaya çıkmış olması ile olmaması ateist bakış için farketmiyor. Halbuki bana bilinçli zeka kaçınılmaz geliyor. Ki bu yüzden Gaia kuramına da ihtimal veriyorum. En nihayetinde de tüm gizemlerini çözdüğümüzde evrenin, bulacağımız şey bir Tanrı değil, Tanrıların ta kendisinin biz olduğumuz fikri olacak belki de.


Kimler bu adamın yerinde olmak isterdi?

Bilmediğimiz ufuklara yol almak? 

Kimsenin daha önce görmediği bir gezegene ayak basmak? 

Masmavi harika küre gezegenimize astronomi kitaplarından değil çıplak gözleriyle bakmak? 

Dünyadan milyonlarca, milyarlarca km uzaktaki galaksilere yol almak?

Ve bir karadeliğin merkezine seyahat etmek?

İnsan türü için bu çok daha büyük bir adım olmaz mıydı? Ve o insan belki de Tanrı'ya en çok yaklaşanımız da olmaz mıydı?




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder